Ülkemizde madencilik sektörü, ne yazık ki potansiyelinin çok gerisinde ekonomimize katma değer sağlamaktadır. Gerekçe olarak elbette birçok sebep sayılabilir ancak akla ilk gelenler şunlardır;
- Geçmişten gelen ve halen kimi çevrelerce kasıtlı olarak kullanılan çevre düşmanlığı kara propagandası,
- Profesyonel yaklaşımdan uzak, plansız-projesiz üretim çalışmaları ile mostra madenciliği yaparak kısa sürede büyük maddi kazançlar elde etme isteğinin uzun yıllar boyunca devam etmesi,
- Son yıllarda izin süreçlerinin uzaması ile yatırımcılarda mevzuattan kaynaklı güvensizliğin gelişmesi,
- Büyük yatırım sermayesi gerekliliği ve geri kazancın uzun süre sonra başlaması,
- Arama süreçlerine yeterli önemin verilmemesi ve direk satışa odaklanarak üretim yapma isteği sonucu ortaya çıkan başarısızlıklar.
Bunun gibi birçok neden sayılabilir. Ancak hiçbir gerekçe; gelişmiş ülkelerde madenciliğin Gayrı Safi Yurtiçi Hasıladaki payı %4’ün üzerinde iken (kimi ülkelerde %14’lere kadar çıkabilmektedir.) Türkiye’de bu oran %1,2 ‘ler civarında seyrettiği gerçeğini değiştirmemektedir. Üstelik ülkemiz kaynak çeşitliliği açısından dünya da 8. sırada yer almaktadır. Buna rağmen, böyle düşük bir katma değer; yer altı kaynaklarımızın yer altında kalmaya devam ettiğini ve yer altı zenginliğimize dönüşmediğini, ülkemize bir fayda sağlamadığını göstermektedir.
Yeraltı kaynaklarımızı; ülkemizin hizmetine sunmak ve maddi değer haline getirmek için devlet ve millet el ele verip, hem eksiklerimizi tamamlamalı hem de gelişmiş ülkelerdeki yaklaşımları uygulayarak bu kaynaklarımızı sosyal ve toplumsal zenginliğimiz haline getirmeliyiz.
Devletimiz milli enerji ve maden politikası açısından önemli atılımlar gerçekleştirmektedir. Önümüzdeki süreçte (politika planlarında 2024 yılına işaret edilmektedir.) mevzuatta değişiklikler yapılacak olup, teşvik ve iyileştirmeler olacaktır. Bununla birlikte iş dünyamızın ve yatırımcılarımızın madencilik sektöründe önemli girişimlerde bulunmalarını beklemekteyiz.
Madencilik sektöründe küresel ölçekte güç haline gelen büyük firmalarımız olduğunu biliyoruz. Gerek ülkemizin büyük ölçekli firmaları, gerekse yurtdışı kaynaklı ülkemizde yatırımları olan büyük ölçekli firmalar madencilik sektöründe kuralları bilen ve buna göre yaklaşım gösteren, üretim yapan firmalardır. Ancak küçük ölçekli firmalar veya madencilik sektöründeki yeni yatırımcılar; birçok sıkıntı yaşayabilmektedirler. Bu sıkıntıları yaşamamak adına; maden hukukuna hakim bir yaklaşım ile, madenciliğin doğası gereği uzun süreli arama ve araştırmaların gerekliliğini bilerek, sabırlı olunması ve büyük yatırımlar gerekebileceği gerçeklerini kabul ederek çalışmalarını profesyonel bir şekilde yürütmeleri ve yatırım planlarını buna göre yapmaları gerekmektedir. Bu şekilde hem kısıtlı maddi kaynakların boşa gitmesi önlenmiş olur, hem de başarısız girişimler başlanmadan önlenmiş olur. Her sahayı profesyonel anlamda bir proje olarak değerlendirmek ve bu projeyi başarılı bir şekilde sonuçlandırmak, sahaya ilk kazmayı vururken aynı zamanda üretim bittikten sonraki ağaçlandırmayı da düşünmek; bu kaynaklarımızı zenginliğimiz haline getirmek ve birçok yanlışı düzeltmek için olmazsa olmazlarımızdır.